Ana Sayfa / Genel Sağlık / Ürik Asit

Ürik Asit

Ürik Asit, insan vücudunun temel yapı taşlarından olan ve günlük beslenme sırasında bazı yiyecek ve içeceklerden alınan pürin adı verilen maddeleri parçaladığında oluşan bir kimyasaldır.

Günlük beslenmede yüksek proteinli bazı deniz ürünleri, kuru baklagil, et, koyu yeşil yapraklı sebzeler, çay, kahve ve mayalı içeceklerde konsantre düzeylerde bulunan gıdaların aşırı miktarda tüketilmesiyle artmaktadır.

Günlük besin yoluyla dışarıdan alınabildiği gibi aynı zamanda kanda bulunan doğal bir bileşik olan pürin; nükleik asitler ile proteinlerin moleküler birlikteliği sonrasında kurduğu nükleoprotein parçalanmaktadır. Mide ve bağırsaklar tarafından sindirilen yiyeceklerin vücutta parçalanması ile meydana gelen üric asit; üçte biri dışkı, üçte ikilik bölümü kanda çözünerek böbreklere, oradan idrarla atılmaktadır.

Yaş, cinsiyet, etnik yapı ve sosyo-ekonomik duruma bağlı olarak farklılık gösteren kandaki ürik asitin miktarı; ortalama kadınlarda 1,5 – 6 mg/dl ve erkeklerde 2,5 – 7 mg/dl normal değeri olarak belirlenmiştir. Kanda bulunan ürik asit; referans aralığının üstüne çıkması hiperürisemi, referans değerin altına düşmesi hipoürisemi olarak adlandırılmaktadır.

Ürik asidin vücuttan doğal yollarla atılamadığı veya biriktiği durumlarda eklem ağrılarına yol açan bazı hastalıklar başta olmak üzere birçok hastalığa sebep olan ürik asitin yükselmesi veya düşmesi, ciddiye alınması gereken sağlık sorunları arasında gösterilmektedir.

İçindekiler

Ürik Asit Nedir?

Günlük beslenmede bazı yiyecekler ile içeceklerin tüketilmesi ve aynı zamanda kanda bulunan pürin; vücutta parçalanması sonrasında ortaya çıkmasına ürik asit denir. Sindirim sisteminde yiyeceklerin sindirilmesi ile ortaya çıkan pürin; normal hücre yıkımı gibi hücresel döngü sonrasında da oluşmaktadır. Vücudun farklı bölgelerinde bulunan pürin, kana karışması ile karaciğere ulaşması sonrasında ürik asite dönüşmektedir. Karaciğer en önemli organ olmasının yanı sıra diğer organlar da az miktarlarda ürik asit üretmektedir.

Ürik asitin üçte biri, intersitinal salgılar ile bağırsağa ve bağırsak florası tarafından yıkanması sonrasında dışkı olarak vücut dışına atılmaktadır. Ürik asitin kalan, diğer üçte ikisi en önemli atılım yeri boşaltım sisteminin bir parçası olan böbrekler tarafından idrar yoluyla vücut dışına atılmasını sağlamaktadır. İnsan vücudunda bulunan uric acide, her gün ortalama %60 kadarını atması ile tekrar üretmeye başlamaktadır.

Ürik Asit Yüksekliği Nedir?

İdrar yoluyla atılamayan ürik asitin vücutta birikmesi, hiperürisemi olarak adlandırılan ürik asit yüksekliğine neden olmaktadır. Vücutta yüksek miktarda bulunan uric acid, eklemlerde birikmesi ile kristaller oluşturmaktadır. İltihaplı eklem hastalığı olarak bilinen gut hastalığına yol açan hiperürisemi varlığı; vücudun çeşitli yerlerinde gözle görünür şekilde şişlikler oluşmaktadır. Ayrıca kan ve idrardaki ürik asitin yüksekliğine bağlı olarak; akut uric asit nefropatisi, nefrolitiazis, kronik ürat nefropatisi gibi böbrek hastalığı ve birçok farklı rahatsızlığa yol açabilmektedir. Böbreklerde hasar, böbrek yetmezliği gibi hastalıkların varlığında ürik asitin artış göstermesi kaçınılmazdır.

Ürik Asit Neden Yükselir?

Doğal pürin yıkımının gerçekleşmemesi ya da idrarla vücut dışına atılamayarak ürik asitin yüksekliğine yol açmaktadır. Ürik asit yüksekliği, genetik olabileceği gibi idrar söktürücü ilaçları kullanımına bağlı olarak da görülebilmektedir. Bununla birlikte diyabet, obezite, kalp yetmezliği, birçok böbrek hastalığı, anemi gibi bazı kan hastalıkları ve alkol tüketimi ürik asitin seviye olarak yükselmesine neden olabilmektedir. Aynı zamanda hipotiroidi, bazı kanser türleri ve tedavileri, tümör lizis sendromu, kortizon gibi bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar, sedef hastalığı, gebelik zehirlenmesi, şok diyetler ve yetersiz beslenme gibi birçok farklı sebep ürik asitin yükselmesine neden olabilmektedir.

Ürik Asit Nasıl Düşer?

Özellikle düşük pürin oranına sahip olan besinler ile; lifli gıdalar, düşük yağ oranına sahip süt ve yoğurt ürik asitin seviyesinin düşmesine yardımcı olmaktadır. Bol su tüketimi uric asiti dengelemenin en kolay yollarından biri olmasının yanında ürik asit nasıl düşürülür sorusuna ek olarak, et ürünleri ve mayalı içeceklerden uzak durulması yüksek ürik asitin kontrol altına alınmasına yardımcı olmaktadır.

Ürik Asit Düşüklüğü 

Tek başına belli başlı belirtileri olmayan ürik asitin düşüklüğü; kan düzeyinde düşük seviyede olması durumunda hipoürisemi olarak tanımlanmaktadır. Bazı minerallerin eksikliği, yeteri kadar protein alınmaması, pürin açısından fakir diyet uygulanmasının yanı sıra; düzenli olarak kullanılan bazı ilaçların yan etkisi, aşırı alkol kullanımı ve gebelik ürik asitin düşüklüğüne yol açan etkenler arasında gösterilmektedir. Hipoürisemi, wilson hastalığı gibi birçok farklı karaciğer hastalığı başta olmak üzere; böbrek iltihapları, çeşitli kanser türleri, diyabet, endokrinolojik bazı hastalıklar ve fanconi sendromu, genetik faktörler, multiple skleroz ve parkinson kanda ürik asit düşüklüğü için yol açabilmektedir.

Ürik Asit Belirtileri

Kan düzeyinde ürik asit yüksekliği belirtileri, genellikle grip ve nezle benzeri belirtiler görülmekte olup; azalan idrara çıkma isteği, bilinç bulanıklığı, böbrek taşı, böbrek yetmezliği, gut hastalığı, halsizlik, eklem ağrıları, karın bölgesinde yanma hissi, kol ve bacaklarda şişme, nefes darlığı, ürik asit kristalleri ve yorgunluk belirtileri görülebilmektedir.

Ürik Asit Kaç Olmalı?

Ürik Asit Kaç Olmalı?

Kanda uric asit normal değeri; kadınlarda 1,5 ile 6 mg/dl, erkeklerde 2,5 ile 7 mg/dl, çocuklarda ise 2 ile 5,5 mg/dl arasında olması gerekmektedir. Tıbbi Laboratuvarlara göre değişiklik gösteren değerler, özellikle testin yapıldığı sonuç raporunda yer alan referans değerler baz alınmaktadır.

Ürik Asit Tarihçesi

Mikroskopinin öncülerinden biri olan Hollandalı tüccar ve bilim insanı Antonie Philips van Leeuwenhoek; ilk olarak 1679 yılında kimyasal bileşimler bilinmemekle birlikte, gutlu bir tophustan kristallerin görünümünü tanımlamıştır. Daha sonra, 1734 yılında gut hastası olan İngiliz antikacı ve doktor ve William Stukeley; bir eklemden gelen kristalleri tanımlamıştır.

İlk olarak 1776 yılında İsveçli kimyager Carl Wilhelm Scheele; insan idrarında ve böbrek taşının bir bileşeni olarak ürik asiti keşfetmiştir. Aynı yıl, ürik asidin keşfi İsveçli kimyager ve mineralog Torbern B. Bergman tarafından doğrulanmıştır. İngiliz kimyager William Hyde Wollaston; 1797 yılında kendi kulağındaki tophusta, beyaz tebeşir veya macunsu madde olan ürat kristallerini göstermiştir. İngiliz profesör Sir Alfred Baring Garrod; 1847 yılında serum veya idrarda ürik asitin ölçümü için ilk klinik kimyasal test ve yarı kantitatif bir yöntem olan ‘iplik testini‘ tanımlamıştır.

Ukrayna kökenli Avusturyalı kimyager Ivan Horbaczewski, 1882 yılında glisinden ürik asitin erken bir sentezini bildirmiştir. ABD’li kimyager ve fizikçi Charles Wayne Bills ve Colorado Boulder Üniversitesi‘ndeki çalışma arkadaşları; 1962 yılında pirimidinlere yeni bir yol ararken tesadüfen üreden ürik asidi sentezlemişlerdir. Amerikalı bir doktor ve biyokimyasal genetikçi Jay Seegmiller ve arkadaşları; 1964 yılında hiperüriseminin patogenezinde aşırı ürat üretimi ve bozulmuş atılımın nispi rollerini tanımlamışlardır.

İlk önce 19. yüzyılın başlarında, Fransızca “urique“, “uric“, idrardan, “acide urique” kökünden gelmekte olup; İngilizce’de “uric acid” veya “uric acide” kelimesi Türkçe “ürik asit” olarak çevrilmiştir.

Ürik Asit

Hakkında hipokratist

Ayrıca Kontrol Et

Fallop Tüpleri

Fallop Tüpleri

Fallop Tüpleri, dişi üreme sisteminde rahim ve yumurtalıklar arasında bağlantıyı sağlayan iki uzun ince tüp. …

Bir yanıt yazın