Fatih Darüşşifası, İstanbul’un fethi sonrasında Fatih Sultan Mehmed tarafından Mimar Atik Sinan‘a külliye ile birlikte; 1463 – 1470 yılları arasında inşa edilen ilk sıhhi müessesedir.
Fatih Külliyesinin camii ve medreselerinden sonra, önde gelen birimlerinden ve bir sağlık müessesesi olan darüşşifa; 16. yüzyılın ortalarına kadar o dönemin başkenti İstanbul‘a sağlık hizmetlerinin yanı sıra pratik olarak sağladığı eğitim – öğretim imkanıyla tabip ihtiyacını karşılayan sağlık kuruluşlarının başında gelmektedir.
Fatih Darüşşifası
Osmanlı tarihçilerinde darüşşifa binasının umumi görünüşüyle ilgili olarak; dikkate alınan hemen hemen hiç bir açık bilgi bulunmamaktadır. Külliyenin vakfiyesindeki bilgi camii’nin bir tarafına, her tabakadan hastalar için bir darüşşifa yaptırıldığı ve bununla birlikte mütehassıs doktorlar ve işlerinin ehli hizmet elemanları tayin edildiği, her hastalığa uygun ilaçlar sağlandığı belirtilmiştir.
17. yüzyılda Evliya Çelebi, darüşşifa ile ilgili olarak; “70 koğuş ve 80 kubbeli” olarak tanımlamaktadır. Ayrıca, eczacıların ve eczane olarak tanımlanan; ilaç yapım yeri, ilaçların muhafazası ile ilaçların saklanacağı mahzenin bulunduğu ve vazifeli hizmetlilerin varlığını belirtmektedir. Fakat, buraların darüşşifa içerisinde birer odadan ibaret olduğu tahmin edilmektedir.
Darüşşifa Binası
Darüşşifa binası, zaman içerisinde çeşitli tahribata uğramış ve irili ufaklı bir takım tamirler görmüştür. Bunlardan en önemlisi; 1509 yılında tüm İstanbul’u ciddi derecede etkileyen büyük deprem sonrasında gördüğü onarımdır. Bu deprem sırasında darüşşifanın kubbesi de yıkılmıştı. 1765 yılında meydana gelen ve Fatih camii‘nin ikinci kez yapılmasına sebep olan depremde ise; daruşşifa‘nın zarar görüp görmediği bilinmemektedir.
Darüşşifa‘nın II. Mahmud döneminde meydana gelen büyük bir depremde de oldukça fazla hasar gördüğü anlaşılmaktadır. Semavi Eyice, “uzun zaman metruk ve harap bir halde duran Fatih darüşşifası‘nın 1824 yılında mütevellisi Osman Ağa tarafından yazılan bir arz-ı hâl ile hana çevrilmesi veya yıktırılarak arsa ve malzemelerinin satılması yolundaki müracaatı üzerine bir rapor hazırlayan Hassa mimarı Mehmed’in, burasının yıkılmasının maddi bakımdan daha kazançlı olacağını bildirmesi üzerine darüşşifa feda edilmiştir.” der. Ancak, elde bulunan son verilere göre, 1825 yılında darüşşifa hala faal olarak hizmet vermiştir.
Bununla birlikte, raporda belirtilenlerin neticesinde; müessesenin son zamanlarını yaşamakta olduğuna işaret etmektedir. Raporun, binanın yıkılmasının maddi açıdan daha kazançlı olacağını belirtmesine rağmen, yıkım işinin gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. Yüzyıllar içerisinde ihmale uğrayan darüşşifa; belirli tarihlerde hizmet dışı kaldığı, zamanla yıkılan binanın yerinin çeşitli yollarla oraya yerleşenlerin tasarruflarına geçtiği ve bunun yanında giderek ahşap baraka ve binaların yapıldığı bilinmektedir. Prof. Ünver; 1908 yılında darüşşifa’nın bir kaç odasının hala durduğu, ancak zaman içinde onlarında ortadan kaldırıldığını söylemektedir.
Fatih Darüşşifası bünyesinde yer alan; hastaların ihtiyaçlarını karşılamak üzere hamam ve mescid bulunmaktadır. Mescid, 1908 yılında meydana gelen çırçır yangınında yıkılmasının ardından; oradan geçirilen yol dolayısıyla, temellerine kadar kazılarak enkazı kaldırılmıştır.