Ana Sayfa / İlaçlar / İlacın Tarihçesi

İlacın Tarihçesi

İlacın Tarihçesi, alkaloid adı verilen bitkiler, hayvanlar ve mantarlar tarafından doğal olarak üretilen amin yapısında kimyasal bileşiklerin tarih öncesine dayanan arkeolojik kanıtlarda; M.Ö. 60 binli yıllara kadar uzanan Paleolitik ÇağEski Taş DevriNeolitik ÇağCilalı Taş Devri‘ndeki kültürlerde şifalı bitkilerin kullanıldığı Şamanlar tarafından paylaşılmıştır.İlacın Tarihçesi

Tıp biliminde bitki ve minerallerin kullanıldığına ilişkin ilk yazılı kaynak; Antik Çin ve Hindistan’lılar ile bunun yanında Mısır, Yunan, Roma gibi Antik Akdeniz uygarlıklarında mezar resimlerinde tasvir edilmiştir. Özellikle soma – haoma, kabızlık için hintyağı, sindirim güçlüğünde karaman kimyonu, nane gibi katı ve sıvı maddelerden hazırlanan malzemelerden bahsedilmektedir. Babil’de M.Ö. 1700 yıllarında hazırlanmış bir taş tablet, bilinen en eski ilaç kataloğu olarak gösterilmektedir. İskenderiye’li simya bilginleri M.Ö. II. ve I. yüzyıllarda bakır sülfatı ve günümüzde de tıp biliminde yeri olan bir çok ilacı hazırlayarak kullanmıştır.

Botanik biliminin babası olarak kabul edilen, Yunanlı hekim ve farmakoloji bilgini Dioscorides Pedanius; M.S. 77’de hazırladığı “De Materia Medica – İlaç Bilgisi Üzerine” isimli eseri 5 bölümden oluşmaktadır. 15. yüzyıla kadar farmakolojinin temel başvuru kitapları arasında olan eser; 660’dan fazla bitkisel, 35 hayvansal ve 90 kadar madde ele alarak tıp biliminde yaklaşık olarak 600 bitkiyi tanımlamıştır.

Arap Tıbbı

Yunan, Hint, İran ve Asur gibi eski uygarlıkların tıp geleneği kaynakları, 3. yüzyıldan itibaren yüzyıllar boyunca Arap hekimlerin katkısıyla ilaç bilgisi gelişmiştir. Arap tıbbı, Ortaçağdaki tıp uygulamalarının temelini oluşturarak; ilacın tarihçesi açısından ilaç tedavisine temel oluşturan ilkelere kaynak olmuştur.

Modern tıbbın kurucularından biri olarak kabul edilen İsviçreli – Alman doktor ve kimyager Paracelsus; 16. yüzyılda geleneksel tıp uygulamalarına karşı çıkarak simya bilgisi ile çeşitli metaller içeren  ilaçlar hazırlamıştır.

17. yüzyıldan itibaren yeni ilaçların bulunması ile bunun üzerine etkilerinin anlaşılmasında deneye dayanan araştırmalar önem kazanmıştır. Modern fizyoloji biliminin öncülerinden İngiliz tıp doktoru William Harvey’nin 1628 yılında kan dolaşımı ve işlevini tanımlaması ile ilaçların etki ettikleri dokuya kan yoluyla ulaştığı anlaşılmasının ardından 18. yüzyılda araştırmacılar kâfur ve güzelavratotu özü başta olmak üzere bir çok bitki özünün, bitkisel ilaçların etkilerini gözlemlemek için hayvan ve insanlar üzerinde deneyler gerçekleştirilmiştir.

École Polytechnique‘de Fransız kimyager ve fizyolog Armand Jean François Séguin; ilk alkaloit olan morfini afyondan izole ederek 1804 yılında Fransız Enstitüsüne sunmuştur. 1806 yılında alkaloit kimyasının öncüsü Alman kimyacı ve eczacı Friedrich Wilhelm Adam Sertürner; afyondan elde edilen morfin elde etmiştir. 1817 yılında Fransız kimya bilginleri Pierre – Joseph bitkisel_ilaclarPelletier ve Joseph Bienaimé Caventou, kınakına ağacının kabuğundan kinin adlı bitkisel alkaloidler üzerinde önemli araştırmalar sonucu elde ederek sıtma tedavisinde kullanmalarının yanı sıra kininin, striknin ve kafein gibi bir çok ortak keşifleri olmuştur. Alman doktor Christian Wilhelm Heinrich Posselt ve Alman kimyager Karl Ludwig Reimann; 1828 yılında araştırmaları sonunda tütün yapraklarından nikotini izole etmesi ile nikotinin bir alkoloid olduğunu bulmuşlardır.

Anestezi ve Cerrahi Uygulamalarda Yeni Dönem

İlacın tarihçesi açısından önemi bir gün olan 16 Ekim 1846 tarihinde diş hekimi William Morton; eterin insan üzerinde cerrahi kullanımdaki etkisini tanıtması ile anestezi ve cerrahide yeni bir dönemi başlatmıştır. 1847 yılında İskoç bir kadın doğum uzmanı Sir James Young Simpson; kloroformun anestezik özelliklerini gösteren ve tıp biliminde kullanımının yaygınlaşmasına yardımcı olmuştur. Gottingen Üniversitesi‘nde Alman kimyager Friedrich Wöhler‘in laboratuvarında çalışan Albert Niemann; 1860 yılında Wöhler‘in daha sonra “kokain” adını verdiği koka çalılarının aktif prensibini izole etmiştir. İngiliz doktor Joseph Lister; 1865 yılında antiseptikleri keşfeden ve antisepsi‘yi enfeksiyonlara karşı kullanmıştır. İlacın tarihçesi ilk kullanılan ilaçların keşfi ile beraber; 19. yüzyıldan itibaren genellikle anestezik ilaçlarla başlamıştır.

Paul_Ehrlich_Salvarsan_Frengi19. yüzyıldan itibaren bitkilerden tedavi edici maddeler elde edilmesi ile birlikte modern farmakoloji gelişmeye başlamıştır. Yahudi kökenli Alman bakteriolog ; 20. yüzyılın başlarında yaptığı araştırmalarla, kemoterapi ve bağışıklık kavramları ile belirli hücreleri seçerek onlara bağlanan kimyasal bileşiklerin olduğunu ileri sürmüştür. Ehrlich, seçilen hücreler mikroorganizmalar olursa, hastanın vücuduna zarar vermeden ortadan kaldırılmaları mümkün olacağını öne sürmüştür. Ehrlich; bu gözleminin ardından bir çok deneyde bulduğu mikrop öldürücü ilaçlardan ilk olarak frengi tedavisinde kullanmıştır. İlaç sonraki yıllarda ilk olarak Salvarsan – 606 adı ile piyasaya sunulmuştur.

Antibiyotik ve Nobel Tıp Ödülü 

Bununla birlikte, I. Dünya Savaşı’nın sonrasında enfeksiyon yapıcı canlıları seçici olarak etkileyen başka bileşiklerin araştırmaları yapılmaya başlanmıştır. Aynı zamanda Londra’da St.Mary Hastanesi’nde çalışan İskoç bakteriyolog doktor Sir Alexander Fleming; ilk antibiyotik olan penisilini Eylül 1927 tarihinde bakteri kültüründe yetişen bir küf katmanının çevresindeki bakterilerin yaşamadığını gözlemesinin ardından küften elde edilen penisilin adlı maddenin bakteri enfeksiyonlarını iyileştirdiğini keşfetmiştir. Özellikle 1930’lu yıllarda Alman, Fransız ve İngiliz bilim insanları; ilk seçici antibiyotik olan sülfonamiti keşfi ve bununla birlikte ilaç araştırmaları önemli bir aşama kaydetmiştir. Fleming‘e ek olarak Avustralyalı eczacı-patolog Howard Walter Florey ve Britanyalı biyokimyacı Ernst Boris Chain; penisilinin tedavi edici etkilerinin göstermesinin ardından Nobel Fizyoloji veya Nobel Tıp Ödülünü’ne layık görülmüşlerdir. Penisilin, II. Dünya Savaşı sonrasında yaygın olarak kullanılmaya başlanmasının ardından sonraki yıllarda yapay yollarla antibiyotik elde edilmiştir. Aynı zamanda Florey‘in keşifleri Avustralya’da 6 milyondan fazla insanın hayatını kurtardığı tahmin edilmektedir.

Ayrıca modern çağda bitki bazlı ilaçlar izole edilmiş, saflaştırılmış ve yeniden sentezlenmiştir. İlaçların sentezi, doğada daha önce bulunmayanlar da dahil olmak üzere; kimyasal veya biyolojik işlemlerle modifiye edilmiş ilaçlara dayalı ilaçlarında dahil olduğu yeni ilaçlara yol açmıştır.

Hakkında hipokratist

Ayrıca Kontrol Et

Turuncu Reçeteli İlaçlar

Turuncu Reçeteli İlaçlar

Turuncu Reçeteli İlaçlar; Sağlık Bakanlığı‘nın belirlemiş olduğu beş renkli reçete türünden biri olup, genellikle tıbbi …

Bir yanıt yazın